İstanbul Silivri Cezaevi’nde Ahmet Altan ile aynı koğuşta kalan gazeteci İbrahim Karayeğen, beraber kıldıkları şükür namazından, 15 Temmuz düşüncelerine kadar Altan’ı yazdı.
İbrahim Karayeğen, Zaman Gazetesi çalışanıydı ve 15 Temmuz 2016’dan sonra gözaltına alınıp işkence görmüştü. Karayeğen iki yılı aşkın süre Silivri Cezaevi’nde tutuklu kaldı. Bunun 6,5 ayı tek kişilik hücrede geçti.
6.5 ayın ardından Ahmet Altan’ın koğuşuna verildi. O koğuşta yaşadıklarını Kronos için kaleme aldı.
Karayeğen makalesinde, “Kendisiyle tanışmam hapishanede oldu. 6,5 ay sonra tek kişilik hücreden alınıp üç kişilik hücreye attıklarında beni 40 yıllık dost gibi karşıladı, kucakladı, geçmiş olsun, dedi. İlk sohbetimizi hatırlıyorum, fizik ve metafizik üzerine konuşmuştuk.” ifadelerini kullanıyor.
Ahmet Altan’ın 15 Temmuz’a şüpheyle yaklaştığını söyleyen Karayeğen, karanlık noktalara dikkat çektiğini, insanların sokakta olduğu bir saate yapılan bir darbe girişimine anlam veremediğini söylüyor Altan’ın:
“31 Mart’la arasındaki 10 benzerliği savunmasında işlemişti. Her iki kalkışmada da lider yoktu. Her ikisinde de ordunun çok küçük bir kısmı, yaklaşık 3 bin asker kullanılmıştı. Altan, 31 Mart’ın arkasında bir ülkenin olduğuna inanır, çünkü bir süre sonra Osmanlı devleti o ülkenin yörüngesine girmiştir. 15 Temmuz’dan kim yararlanmışsa failinin o olduğunu düşünüyor.”
“SAATLERCE YAZIYORDU”
Altan’ın 7-8 saat yerinden kalkmadan sigara ve kahve eşliğinde yazdığını anlatan Karayeğen, “Genellikle volta atarken hep düşüncelidir, çünkü yazacağı makaleyi kafasında kurgulamaktadır. 7-8 saat yerinden kalkmadan yazdığını hatırlıyorum. Yazının demlenmesini beklemez. Savunmalarını bazen bize de okur, görüşlerimizi alırdı.” bilgisini aktarıyor.
KOĞUŞUMUZ İLGİNÇ KARIŞIMDI
Makale şöyle devam ediyor: “Bizim koğuşumuz ilginç bir karışımdı. Bir ateist, iki Müslüman aynı koğuşta 24 saat birlikteydik. Ben ona ateist yerine agnostik demeyi tercih ediyorum. ‘Bir köy muhtarsız olmaz… Neydi gerisi’ deyince ben devam ediyordum, ‘Bir iğne ustasız olmaz, böyle muhteşem, harikulade, uçsuz bucaksız bir kainat nasıl yaratıcısız olabilir ki!’ Bir yaratıcı var ama bu varlığın vasıfları konusunda farklı düşünüyorduk.”
GARDİYANLARLA SECCADE KAVGASI
Karayeğen, “Bir defasında gardiyanlar seccadenin altına serdiğimiz battaniyeyi fazla diye almak istediler. Onlara inanç özgürlüğü dersi verdi, sonunda battaniyeyi almadan gittiler. Onlar çıkarken, ‘Allah’ın işine bak, dindarların hakkını hem de İslamcı bir idareye karşı savunmak benim gibi birine kaldı.’ diye mırıldanıyordu.” diyor.
“AHMET ALTAN İLE BERABER ŞÜKÜR NAMAZI KILDIK”
Ahmet Altan’ın koğuşun ağası olduğunu söyleyen İbrahim Karayeğen, 22 yaşındaki kızı tutuklanınca yaşadıklarını anlatıyor:
“Bir gün kızımı kapalı görüşte görmüş, adını ‘Meryem’ koymuştu. Bir süre sonra kızımın tutuklandığını öğrendik. Benim üzüldüğümü görünce, ’22 yaşındaki bir çocuktan darbeci mi olur’ diye isyan etmişti.
Daha sonra beni teselli etmek ve yanımda olduğunu göstermek için, ‘Meryem tahliye olsun, şükür namazı kılacağım.’ dedi. Kızım hapisteyken sürekli sordu, bilgi aldı, hatta savunmasını hazırlamasına yardımcı olmak istedi.
Kızım beş ay sonra tahliye olmuştu. Açık görüşte kızım kendisine teşekkür edince mutluluğunu gözlerinden okuyordum. Aylar geçti, söz verdiği şükür namazını kılmıyordu. Konudan eşim de haberdardı ve bunu bir şifre olarak görüyordu. Sanki o namazı kılınca hepimiz tahliye olacaktık.
En sonunda ben, ‘Anlaşıldı, namaz kılmayacaksın, bari şükür secdesi yap’ dedim. ‘Hayır, sözümü yerine getireceğim’ diye cevap verdi. Gerçekten de bir süre sonra üçümüz şükür namazı kılıp Yaradana dua ettik. Çok geçmeden ben tahliye oldum ama koğuş arkadaşlarım hâlâ içeride.”