Anne ve babaların yaşanan mağduriyetleri çocuklara anlatmakta yaşadıkları zorlukları psikolojik danışman Mahmut Aydın, BOLD’a değerlendirdi.
Mustafa Kuzey / BOLD
15 Temmuz 2016 darbe teşebbüsü sonrasında Hizmet Hareketi’ne yönelik yürütülen soruşturmalarda on binlerce insan tek hukuki gerekçe gösterilmeden tutuklandı veya sürgüne zorlandı.
Zulüm ve baskının en büyük mağduru ise çocuklar oldu. Anne ve babasından veya her ikisinden de ayrı kalmak zorunda kalan çocuklar, küçük yaşta yetişkin gibi davranmanın sorumluluğunu yaşıyor.
Anne ve babaların yaşanan süreci çocuklara izah etmede yaşadıkları zorlukları uzman psikolojik danışman Mahmut Aydın, BOLD’a değerlendirdi.
Aydın, babası cezaevinde olan bir çocuğa, “Baban çalışmaya gitti.” veya annesi cezaevinde olan bir çocuğa, “Annen öğretmenlik yapıyor.” gibi anlatımların doğru olmadığını vurguladı.
Aydın, “Yaşanılan süreci çocukların rahat kavrayabilmeleri açısından hikâye edilerek anlatılması gerekiyor. Çocukların ilgi duyduğu hayvan veya çizgi film kahramanları üzerinden anne ve babanın durumunun anlatılması daha uygundur.” şeklinde konuştu.
İNSANLAR TRAVMAYA MARUZ KALDI
Hizmet Hareketi’ne gönül vermiş insanların sahip olduğu misyon ve yürüttüğü sorumlukları çerçevesinde karşılaştıkları zulüm karşısında travmatik bir dönemden geçtiklerini belirten Aydın, “İnsanlar özelikle duygusal anlamda çok ciddi güven problemi yaşıyor. Çünkü maruz kalınan baskı ve şiddetinin kendisine yakın gördüğü insanlardan gelmesine anlam veremiyor.” şeklinde konuştu.
TÜRKİYE’DE ÇOCUKLARIN YETİŞMESİ AÇISINDAN SAĞLIKLI BİR ORTAM YOK
Travmaya şahit olan çocukların dünyasına dikkat çeken Aydın, “Şu an Türkiye çocukların yetişmesi açısından sağlıklı bir ortama sahip değil. Bununla birlikte gözleri önünde anne ve babasının muhatap olduğu tutuklama veya gözaltı, çocukların dünyasında ciddi travmalar yaşanmasına sebep oluyor. O masum dünyalarında cevabı olmayan bir durum ile karşı karşıyayız.” dedi.
“ÇOCUKLAR RUH DÜNYALARI AÇISINDAN HIZLI BÜYÜYORLAR”
Çocukların aileler tarafından hem fiziksel hem de ruhsal dünyaları anlamında tam olarak anlaşılamadıklarını vurgulayan Aydın, “Belki de biz çocuk kavramını zihnimizde tam oturtamıyoruz. Bir fiziksel anlamda bir çocuk var bir ruh dünyasında bir çocuk var. Bir de yaşanmışlıklar ve deneyim zenginliği anlamında bir çocuk kavramı var. Tecrübe zenginliği kavramını burada ön plana çıkarmamız lazım.
Birkaç yıldır yaşanan zorluklar karşısında çocuklar, ruh dünyaları bakımından çok hızlı yetişiyorlar. Çocukların olayları anlamlandırma ve buna dayalı olarak da tepkiler verme yetisi kazandırıyor. Dışarıdan baktığımız zaman bir çocuk görüyoruz ama ruh dünyalarına baktığımız zaman aslında yaşıtlarından çok daha üzerinde bir kişiyle karşılaşıyoruz.” şeklinde konuştu.
“BU SÜRECİ ÇOCUKLAR AÇISINDAN AVANTAJA DÖNÜŞTÜREBİLİRİZ”
“Kriz durumu ile karşı karşıyayız.” diyen Mahmut Aydın, bu sürecin iyi yönetilmesi gerektiğini ifade ediyor.
Sağlıklı rehabilitasyon çalışmaları yapılmazsa gelecekte de ömür boyu bu krizin çocukla beraber bir kartopu gibi devam edecek bir etkiye sahip olacağını belirten Aydın, “Kriz kavramını kasıtlı bir şekilde kullandım. Çünkü krizler içlerinde fırsatları a barındırır. Krizleri doğru müdahalelerle rehabilite ederek, sağlıklı tepkiler ve desteklerle çocuklarda fırsata çevirebilirsek şu an sıkıntılı gibi zannettiğimiz durumları kazanca çevirebiliriz. Yani tamamen yaptığımız destekleyici çalışmaya bağlı.” ifadesini kullandı.
“GERÇEK DIŞI İFADELERDEN KAÇINILMALI, HİKÂYE DİLİYLE ANLATILMALI”
Aydın, özellikle anne veya babası tutuklu olan çocuklara, “Baban çalışmaya gitti, ama ne zaman döneceği belli değil.”, “Annen öğretmenlik yapıyor.” gibi ifadelerle gerçek dışı beyanlarda bulunmanın doğru olmadığını vurguladı.
Aydın, “Çocuk çok iyi bir alıcıya sahiptir. Dolayısı ile biz anne babalar veya yetişkinler olarak çocuk üzerinde iyi niyetle ortaya koymaya çalıştığımız, sağlıksız ve bilgi kirliliği dediğimiz durum çocuğa katkı sağlamaz tam tersine zarar verir.
İNSANLARA GÜVENİ ZEDELENİR
Aydın şöyle devam etti: “Çocuklara verdiğimiz bilgilerin mümkün olduğunca doğru olması gerekiyor. Aksi durumda uzun vadede hem anneye hem de babaya ayrıca insanlara güvenini zedelemiş oluruz. Bu şu demek değil. Her şeyi tüm çıplaklığı ile çocuklarla paylaşacağımız anlamına gelmesin. Çocuk sorduğu kadar bilgiye maruz kalmalı. Ayrıca çocuklarda yaşlarına göre özellikle hikâye dilinin kullanılması çok önemli.
Çocukların cezaevi olgusunu, yurtdışında olma olgusunu veya babanın aileden ayrı yaşama mecburiyetini tüm çıplaklığı ile değil, hikâyeler üzerinden algılamasını sağlamalıyız. Dolayısı ile yanlış-yalan bilgi konuşmak yerine doğru bilgiler tercih etmemiz lazım. Bunu yaparken de sorduğu kadar, anlayabileceği bir dilde, mümkünse bir oyun dili, bir hikâye dili kullanılarak çocukla paylaşılması iyi olacaktır.”
“ONLARI SABIRLA DİNLEMELİYİZ”
Yaşanılan süreçte imkan varsa çocukların pedagog veya psikolojik danışman desteği alması gerektiğini belirten Mahmut Aydın, “Bu mümkün değilse öncelikle anne babaların çocukları yargılamadan çocukların duygularını sabırla dinlemesi lazım, buna zemin oluşturması lazım. Açıklayıcı sorular önemli. ‘Şu an kendini nasıl hissediyorsun?’ basit, fakat çok kıymetli bir sorudur.
Aynı şekilde kendimize de sormamız gereken bir soru. ‘Kendimizi nasıl hissediyoruz? Çocuğum kendini nasıl hissediyor?’ bu soruyu sorup mevzu açıldığı zaman, çocuk duygularını paylaştığı zaman, bu bir fırsat, hazine gibi düşünerek eleştirmeden yaklaşarak, yargılamadan sabırla dinlemesi lazım. Ayrıca yaş düzeyine göre oynanan oyunlar üzerinden çocuğun dünyasına girilmeli. Bu faydalı olur. Bebek oyunları gibi oyunlarla çocuk müsaade ettiği ölçüde onun dünyasına girilmelidir.” dedi.
“YAŞANANLAR HAYVAN VEYA BİTKİ FİGÜRLERİ ÜZERİNDEN ANLATILMALI”
“Çocukların duygularını paylaşmalarına izin vermek gerekiyor.” diyen Mahmut Aydın, “Hikâye dili dediğimiz bir dil var bu çok önemli. Özellikle kimler aktörse bu yaşantımda, anne, baba, kardeş. Direkt insanlardan oluşan bir aile değil de hayvan veya bitki figürleri üzerinden oluşturulacak hikâyeler üzerinden girilebilir.
Anlatmak istediğimiz mesajları zor koşullardayız, şöyle bir süreçten geçiyoruz, şuan baban hapiste demek yerine, çocukların hayal dünyasına kolay girilebilen aslan ailesi veya kedi ailesi gibi figürler üzerinden anlatılmalı. Figür olarak kullandığımız aile üzerinden ‘İşte yavru aslanın babasının şöyle bir kaygısı var onun için şöyle bir şey yapması gerekiyor. Ailesini çok seviyor, çok özlüyor’ gibi, kendimiz üzerinden değil başka varlıklar üzerinden problemi dile getirmek gerekiyor.” diye konuştu.
“DUYGULARINI RESMETMESİNİ İSTEYİNİZ”
Çocuklara yaşadıkları süreçte bol bol resim çizdirilmesinin çok önemli olduğunu vurgulayan Aydın, “Çocuklara yaşadıklarını resmettirme ve onun üzerinden çocukla birlikte bunları yorumlama, resim duygularını konuşturma büyük katkı sağlayacaktır. Çocuğun ruhundaki örselenmeyi, yıpranmayı çözmezsek şiddet eğilimi veya empati yoksunluğu gibi sorunlarla karşılaşabiliriz.” dedi.
“Çocuklar üzerindeki süreci doğru yönetebilirsek deneyim zenginliği elde etmiş oluruz.” diyen Aydın, “Bir çok yaşıtının elde edemediği veya imkan bulamadığı bir deneyim zenginliğini de çocuk elde etmiş olacak. Bu da ileri yaşlarda, belki yine yaşıtların nazaran daha deneyimli, daha tecrübeli, hayatta zorluklarla mücadele etme noktasında ciddi anlamda birikimi olan bireyler olmalarına katkı sağlayacaktır.
Olayın başka bir boyutu ise anne ve babanın KHK mağduru olması durumu var. Fişlenmiş ve ötekileştirilmiş bir aile var. Bu durum olumsuz bir olguya sahiptir. Fakat ilanihaye sürecin böyle devam etmeyeceğini hesaplarsak, gelecekte algılar değiştiği zaman, farklı boyuttan bakıldığı zaman çocuklar için travma olmaktan çıkacak, çocuklar tam tersine motive olup gurur duyacakları bir kaynak olacaktır.” dedi.
BABA KAVRAMI SIK SIK HATIRLATILMALI
“Yaşanılan olaylar ve gelişmelere bakıldığında filmleri aratmayacak hikâyelerle karşı karşıyayız.” diyen Aydın, “Baba cezaevindeyken doğan çocuklar, babanın uzun tutukluk durumunda baba kavramına uzak bir şekilde dünyada geliyor. Mümkün oldukça çocuğun her görüşe götürülmesi ve babasının varlığının hissettirilmesi gerekiyor. Baba cezaevindeyken doğan ve 2 veya 3 yaşlarında olan çocuklara özellikle resimler üzerinden ‘baban bu ve ilerde birlikte olacağız’ şeklinde anlatılmalı.
Bir diğer dikkat edilmesi gerekli konu baba kavramını öğreteceğiz derken başka kişiye ‘baba’ denmesine müsaade edilebilir, fakat buna çok doğru bir yöntem değil. Amca, dayı, dede olabilir çocuk çevreden mutlaka duyacaktır baba kavramını. Eğer biz yeterince resimlerle, videolarla babasını paylaşamazsak çocukla, doğal olarak başka bir yapıya baba demeyi tercih edecektir. Hem buna müsaade etmemek lazım hem de yakınların hayır ben senin baban değilim amcanım, dayınım şeklinde düzeltmeler yapması önemli olacaktır.” ifadelerini kullandı.